Ailenizle birlikte oldukça büyük bir restorana akşam yemeği için gittiniz.
Kapıda güler yüzlü bir baş garson size hızlıca sorular sorar:
“Hoş geldiniz. Çocuk alanına yaklaşacak mısınız? Sigara içiyor muyuz? Kaç kişi olacağız?..”
cevaplarınız karşılığında “Sana tavsiyem burada oturman olur. Çok acıktıysanız başlangıç olarak size lavaş ve peynir tabağımızı getirelim veya acil tuvalet ihtiyaçlarınız için lütfen beni takip edin.” Restoran kampüsünün tüm özelliklerini ihtiyaç sahipleri için özelleştirerek gerçek zaman aralığında maksimum verim almanızı sağlamaya çalışır.
Garsonun restoranda yapmaya çalıştığı gibi şirketler ya da işyerleri için ilk etkileşim noktası bizi karşılıyor: Onboarding!
Gerçek olarak bilinen şeyle başlayalım.
Onboarding ve intro aynı şey değil.
Bir şirkette işe başladığınızda veya bir otel odasına girdiğinizde size sınırlı bir süre verilir. “Pazarlama departmanı burada çalışıyor.” , veya “Burada mini bar var. ” biçimindeki bilgilere aslında “onboarding” demiyoruz, “Şirket Tanıtım Oryantasyonu” veya “Hızlı Ürün Turu (intro)” diyoruz.
Şirketlerde “oryantasyon” olarak adlandırılan bu genelleştirilmiş süreçler tarzı, aslında “orient” kelimesinden gelmektedir ve oryantasyon üzerine sadece kısa bir süreli yayındır. 3 ay süren oryantasyon programları, eğitimler veya görevler tamamen İnsan Kaynakları tarafından tasarlanmış, etkinliği sınırlı süreçlerdir. Aslında İnsan Kaynakları profesyonelleri ve kuruluşları için en değerli şey, bir çalışanın onboarding sürecinden hızlı geçmesidir.
Diğer bir deyişle onboarding, bir çalışanın o şirketteki en verimli durumuna en optimum zamanda ulaşmasıdır.
Bu süreçte kişisel ve optimum bir deneyim yaratmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?
İşte oyun topluluğunun bu bahis için bir tez yaklaşımı var:
“Bir oyunu tanıtmanız gerekiyorsa, oyuncunun yolculuğunu iyi tasarlamamışsınız demektir.”
Tanım yapmak gerekirse; Katılım konusunda ender uzmanlardan biri olan UserGuiding.com’un kurucusu Samuel Hulick:
“Onboarding, insanların ürününüzden veya hizmetinizden optimum fayda elde etmede başarılı olma olasılığını artıran tüm süreçlerdir.” açıklıyor.
Gelelim “Ferrari ve Cement” hikayemize.
Oyunlaştırma ile tanıştığım zamanlarda eski şirketim Turkcell Akademi’de işe alımlar için balon oyunu yapılmıştı. İlkokul matematik soruları ve Turkcell kaç müşterisi var gibi bilgi soruları da ekleniyor. Bunları cevaplayabilirseniz, iş başvurusunda bulunma fırsatı elde edersiniz.
Başvurmak üzere bahsettiğimiz bir genç kardeşimiz gün boyu soruları yanıtladı, ancak başarılı olamadı. İşini daha önceki çalışmalarından bildiğimiz için kendisine ne olduğunu ve neden başarıya ulaşamadığını sorduğumuzda oyunu oynarken bir şekilde haklarının dolduğunu ve ne yazık ki iş başvurusu yapamadığını söyledi.
Özetle, bu oyun bize doğruluk yetkinliğini bulmamıza yardımcı olmadı, sadece başvuran sayısını azalttı!
Pozisyonumuza uygun birini değil, başvuruların ortasından en uygununu arıyorduk.
Oysa biz sadece eğitim yönetimi raporlama işini yapacaktık ama Ferrari’nin peşindeydik!
İşte o zaman, oyunlaştırmanın değil, oyuna dayalı elemenin benimsendiğini fark ettik. Bu yüzden Ferrari’leri kaçırarak kiraladığımız tırları hızlandırmalıyız ya da Ferrari’lere çimento taşıtmalıyız.
Doğru yeteneği gerçek lokasyonla eşleştirmek, işe alımdan sonra çalışanı işe optimum düzeyde adapte etmek veya taşınabilir bir uygulamanın kurulumundan lansmanına kadar doğru işe alım çok değerlidir.
Oyunlaştırılmış Katılımın 4 Altın Kuralı:
1-) İş odaklı değil, kullanıcı fayda odaklı olun.
2-) Sadece gösterme, etkileşim kur ve kişiselleştir.
3-) Oyunlaştırırken ilk 5 tıklamada bir şeyler öğretin veya keşfedin (A-ha Moment)
4-) İlk görevi ona atayın ve ilerleme hissi yaratın.
Yazının detaylarına link üzerinden ulaşabilirsiniz.
Bu yazı Gamfed Türkiye Gönüllülerinden Kerem Yazıcı’nın katkılarıyla yazılmıştır.
bağlantılı
heyecan
instagram
Bu makalede ortaya konulan fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının özgün fikirleri olup, Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio